Bariatrik ameliyatlar dengeli ve sağlıklı beslenmeyle ve düzenli egzersizle kilo veremeyen hastaların kilo vermesine yardımcı olmak için yapılmaktadır. Bariatrik ameliyat türlerinden birisi olan gastrik bypass ameliyatı günümüzde birçok insan tarafından tercih edilmektedir. Bariatrik ameliyatlar hastaların sadece obezite problemini tedavi etmekle kalmaz. Bu operasyonlar aynı zamanda obeziteye bağlı olarak gelişen diyabet, yüksek tansiyon, uyku apnesi, yüksek kolesterol ve diğer hastalıkların tedavisinde de etkili olur. Bariatrik ameliyatlar sayesinde obeziteye bağlı olarak gelişebilecek hastalıklar da önlenir. Gastrik bypass ve diğer bariatrik operasyonlar ile hastalar daha uzun ve kaliteli bir hayatın tadını çıkarabilmektedir.
Günümüzdeki bariatrik operasyonlar on yıllardır yapılan, gelişmiş ve modern tıpta en iyi anlaşılmış operasyonlardır. Teknolojik gelişmeler sayesinde bu operasyonlar laparoskopik olarak oldukça küçük kesilerden gerçekleştirilebilmektedir. Bu gelişmeler sayesinde hastalar daha az ağrılı, ameliyat sonrası komplikasyon riski düşük ve daha kısa süren iyileşme süreci geçirir. Üstelik bu ameliyatlarda hastanede kalma süresi de oldukça kısadır. Gastrik bypass ve diğer bariatrik operasyonlarda amaç obezite ve obezite kaynaklı hastalıkları tedavi etmek için mide hacmini kısıtlamak ya da hem mide hacmini kısıtlamak hem de ince bağırsaklara müdahaledir.
Gastrik bypass uygulaması 50 yıldan uzun süredir yapılmaktadır. 1993 yılından beri laparoskopik olarak da gerçekleştirilebilen bu yöntem sayesinde hastalar etkili bir şekilde kilo verebilmektedir. Bu operasyon günümüzde obeziteyi ve obezite ilişkili hastalıkların tedavi edilmesinde en sık tercih edilen yöntemlerden birisidir. Gastrik bypass operasyonu midenin ve ince bağırsağın yapısını değiştirerek kilo vermeyi sağlayan bariatrik ameliyatlardan birisidir. Uygulama sonrasında mide küçülür ve hastalar daha düşük miktarda yemekle tok hissetmeye başlar. Ancak hastaların ameliyat sonrasında yeni bir yaşam tarzına kendilerini hazırlamaları gerekmektedir. Ameliyatın başarı sağlayabilmesi için hastalar operasyon sonrasında dengeli ve sağlıklı beslenme ile beraber düzenli egzersiz de içeren bir yaşam tarzını benimsemelidir. Aksi takdirde tekrar obeziteye dönüş meydana gelmektedir.
Gastrik bypass operasyonunda daha az miktarda gıdanın tüketilmesi için mide küçültülür. Bu sayede daha az kalori sindirilir. Midenin ayrılan küçük kısmı ise direkt olarak ince bağırsağa bağlanır. Bu sayede alınan gıdanın emilimi de düşürülür. En önemlisi gastrointestinal sistem yoluyla gıda akışının değiştirilmesi açlık hissini azaltıp tokluk hissini arttırmayı bununla beraber vücudun sağlıklı bir kiloya ulaşmasını sağlar. Ameliyatın hormonlar ve metabolik sağlık üzerindeki etkisi sayesinde kilo verme başlamadan önce bile diyabet hastalığı üzerindeki olumlu yansıması görülmeye başlanır. Bununla beraber reflü şikâyeti olan hastalarda da bu rahatsızlıklar azalır. Bununla beraber hastaların ameliyat sonrasında yemek seçimlerinin iyi yapmanın yanı sıra tütün ürünlerinden de uzak durması gerekmektedir. Tütün ürünlerinin mide sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi ameliyattan sonra hızla düzelen sağlığı sekteye uğratmaktadır.
Gastrik bypass operasyonundan önce hastaların bir süre dengeli beslenme ve düzenli egzersiz ile kilo vermeyi denemesi gerekir. Bu seçeneğin olumsuz sonuçlanması durumunda gastrik bypass tercih edilmektedir. Bununla beraber ameliyat olacak olan hastaların da yine ameliyattan haftalar önce fiziksel aktivite programına başlaması ve sigara kullanan hastaların sigara kullanımını bırakması gerekir.
Ameliyattan 1 - 4 hafta öncesinden itibaren hastaların düşük kalorili sıvı diyete başlaması gerekmektedir. Bu diyet genellikle günde 2 ya da daha fazla protein içeceği ve su ya da şekersiz çay gibi sıfır kalorili içecekleri içerir. Ameliyata hazırlanan hastalar doktorun uygun görmesi durumunda az miktarda şekersiz kahve ya da tanesiz çorba da tüketebilmektedir. Ameliyattan önce kafein alımı kesilmelidir. Bu nedenle şekersiz de olsa kahve tüketimi mutlaka ameliyatı gerçekleştirecek uzman hekimin bilgisi dahilinde olmalıdır. Ameliyat öncesinde sıvı diyetin amacı karaciğerin küçülmesini sağlamaktır. Bu sayede ameliyat esnasında karaciğerin zarar görme riski minimuma iner. Ameliyattan 1 - 2 gün öncesinde ise sadece açık renkli sıvı tüketilmesi gerekmektedir. Ameliyattan önceki gün akşam saat 10’dan itibaren herhangi bir şey yemek ya da içmek yasaktır.
İlaç kullanan hastaların ameliyattan önce bazı ilaçları almayı kesmesi gerekebilmektedir. Bu konuda detaylı bilgi ameliyatı gerçekleştirecek olan uzman doktor ve anestezi uzmanı tarafından verilmektedir.
Gastrik bypass operasyonu sonrasındaki ilk ay içerisinde hastalarda 4.5 ile 9 kilo arasında kilo kaybı meydana gelir. Kilo kaybı zaman içerisinde azalarak devam eder. Hastaların kilo vermesi ve ameliyatın başarılı etkilerini görebilmesi için ameliyatın hemen sonrasından itibaren belirlenmiş olan beslenme ve egzersiz programına uyması gerekmektedir. Operasyondan bir yıl sonra fazla kiloların yaklaşık olarak %70’i verilebilmektedir. Hastalar ameliyattan sonra bir süre boyunca sadece sıvıyla ve daha sonrasında püreyle beslendiği için bu dönemde kilo verme hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir.
Ayrıca ameliyattan sonra astım, gastroözofageal reflü, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, uyku apnesi ve tip 2 diyabet gibi rahatsızlıkların durumunda olumlu yönde ilerleme meydana gelmektedir. Kilo verme ile beraber hastalar günlük aktivitelerini de daha rahat olarak yerine getirmeye başlamaktadır. Başarılı ve sağlıklı bir şekilde kilo vermek ve ameliyat sonrası komplikasyon riskini minimumda tutmak için hastaların uzman hekim ve diyetisyen tarafından verilmiş olan beslenme ve egzersiz talimatlarına harfiyen uyması gerekmektedir.
Obezite, vücut kitle indeksine göre farklı şekillerde değerlendirilmektedir. Buna göre vücut kile indeksi 30 ile 34,9 arasında değişen kişiler obez olarak kabul edilir. Bu aralık birinci seviye obezitedir. Kitle indeksi 35 ile 40 arasında olan kişiler ise ekstrem obez olarak değerlendirilir. Bu bölüm ise ikinci seviye obezitedir. Son olarak vücut kitle indeksi 40 ve üzeri olan kişiler de üçüncü seviye yani morbid obez kapsamına alınmaktadır. Bariatrik operasyonlar morbid obezitenin en başarılı tedavi yöntemi olarak kabul edilmektedir. Bununla beraber gastrik bypass ameliyatı da morbid obez hastalarının tedavisinde altın standart olarak kabul edilmektedir. Ameliyatın başarısı her ne kadar hastanın ameliyat sonrasındaki yeni hayatına uyum sağlamasına bağlı olsa da gastrik bypass ameliyatı başarısı %85’lere kadar çıkmaktadır. Ameliyat sonrasındaki ilk yılda fazla kiloların %70’i verilebilmektedir. Ameliyatın başarılı olabilmesi ve hastanın hem obeziteden hem de obezite kaynaklı diğer hastalıklarından kurtulması için ameliyat sonrasında beslenmeye ve düzenli egzersiz programına sıkı sıkıya bağlı olmaları gerekmektedir.
Gastrik bypass operasyonu ciddi bir ameliyattır ve bu nedenle beraberinde birçok risk de barındırır. Bu risklerde bazıları oldukça ciddidir bu nedenle hastaların sağlık durumları hakkında uzman doktora eksiksiz bilgi vermesi gerekmektedir. Ameliyat genel anestezi ile yapılmaktadır. Bu nedenle genel anestezinin getirebileceği riskler de bulunmaktadır. İlaçlara karşı alerjik reaksiyon, nefes problemleri, kanama, kan pıhtılaşması, enfeksiyon ve çeşitli kalp rahatsızlıkları anesteziye bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir.
Gastrik bypass operasyonunda ise gastrit, kalp yangısı ya da ülser gibi rahatsızlıklar görülebilmektedir. Ayrıca midenin kapatıldığı yerden sızıntı olması, yetersiz beslenme ve aşırı yemeden kaynaklı kusma gibi riskler bulunur. Ancak operasyon sonrasında dikkatli davranma ve uzman hekimin tavsiyelerine eksiksiz uyma durumunda bu risklerin görülme ihtimali önemli ölçüde düşmektedir.
Gastrik bypass işlemi obez hastalara uygulanmaktadır. Ayrıca obezite ile beraber ortaya çıkan bazı sağlık problemleri bulunur. Aşırı kiloya bağlı oluşabilen sağlık problemlerinin bazıları ciddi derecede hayati tehlikeye yol açabilmektedir. Gastrik bypass ameliyatı vücut kitle indeksi 40 ve üzeri olan hastalara uygulanır. Ancak vücut kitle indeksi 30 ve üzeri olup aynı zamanda obeziteye bağlı ciddi rahatsızlıkları olan kişilere de yapılabilmektedir. Gastroözofageal reflü, çeşitli kalp rahatsızlıkları, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, uyku apnesi, tip 2 diyabet, felç, kanser ve kısırlık gibi rahatsızlıkların görülme riski obeziteye bağlı olarak önemli ölçüde artmaktadır.
Gastrik bypass operasyonunun diğer tüm cerrahi operasyonlarda olduğu gibi bazı dezavantajları bulunmaktadır. Bunların başında ise ameliyatın uygulaması gelir. Bu ameliyat tüp mide ya da gastrik bant ameliyatlarına göre daha karmaşık ve zorlu bir ameliyattır. Ayrıca hem midenin boyutu önemli ölçüde azaltıldığı hem de gıda emilimi yüksek oranda düşürüldüğü için ameliyat sonrasında vitamin ve mineral eksikliği daha sık meydana gelmektedir. Bu nedenle hastaların ameliyattan sonra vitamin ve mineral desteğini atlamamaları gerekmektedir.
Operasyon sonrasında ince bağırsakta tıkanıklık ya da komplikasyon oluşma riski bulunmaktadır. Ameliyattan sonra steroid içermeyen antienflamatuar ilaç kullanan ya da sigara içen hastalarda mide ülseri riski önemli ölçüde artmaktadır. Gastrik bypass sonrasında diğer bariatrik operasyonlarda olduğu gibi dumping sendromu görülebilmektedir. Özellikle şekerli yiyecek ya da içecek tüketildikten sonra dumping sendromu ortaya çıkma riski yükselir. Bu nedenle ameliyat sonrasında hastaların şekerli yiyecek ve içeceklerden uzak durması gerekmektedir.
Roux-en-Y ve mini gastrik bypass olmak üzere iki farklı gastrik bypass operasyonu yer almaktadır. Roux-en-Y yönteminde midede yemek borusu ile birleştiği yerden yaklaşık 30 cc’lik bir hacme sahip cep oluşturulur. Yeni oluşturulan cep ile ince bağırsak arasında bağlantı sağlanır. Bu bağlantıya da Roux-en-Y adı verilmektedir. Bu şekilde mide poşu ve midenin kalan kısmı bypass edilir.
Mini gastrik bypass işleminde ise benzer bir yöntemle tüp şeklinde mide oluşturulur. Bu mide Roux-en-Y yöntemindeki mideden daha büyüktür. Yeni oluşturulan mide ince bağırsağa bağlanır. Mini gastrik bypass işleminde midenin kalan kısmı da yeni oluşturulan bölümde aynı yerden bağırsağa bağlanır. Bu sayede Roux-en-Y yöntemindeki gibi iki bağlantı yerine tek bir bağlantı olur. Mini gastrik bypass ameliyatı bu nedenle Roux-en-Y’e göre daha kolay bir ameliyattır.
Gastrik bypass ameliyatı obezite cerrahisinde en çok tercih edilen yöntemlerden bir tanesidir. En başarılı obezite tedavisi olarak kabul edilen bu operasyonlar hakkında merak edilen birçok nokta bulunmaktadır.
Ameliyat sonrası hastanede kalma süresi genellikle hastanın genel sağlık durumuna göre değişiklik göstermektedir. Genel olarak hastaların ameliyat sonrasında 3 - 4 gün hastanede kalması ön görülür. Operasyon sonrası hastanın durumuna bağlı olarak bu süre daha kısa olabildiği gibi daha uzun da sürebilmektedir.
Ameliyat sonrasında hastaların ağır yük kaldırmaktan kaçınması gerekmektedir. Özellikle ameliyat bölgesine ağır yük binmesi ciddi problemlere yol açabilmektedir. Bu nedenle hastalar ameliyattan sonraki 5 - 6 haftalık dönemde ağır yük kaçınmalıdır.
Ameliyat sonrasında hastaların en az iki hafta araba kullanmamaları gerekmektedir. İki hafta sonra direksiyon başına geçen hastaların özellikle emniyet kemerinin ameliyat bölgesine baskı yapmamasına dikkat etmeleri önemlidir. İki hafta sonra hala daha rahatsızlık hisseden hastaların bir süre daha araba kullanmaya ara vermesi tavsiye edilir.
Hastalar ameliyattan hemen sonra kilo vermeye başlamaktadır. Özellikle sadece sıvı ve sonrasında püreli gıdaların tüketildiği ilk aylarda kilo kaybı oldukça hızlıdır. Ancak zaman içerisinde verilen kilo miktarı azalır. Kalıcı beslenme ve egzersiz rutini benimsendiği takdirde ameliyattan 1 ya da 2 sene sonra fazla kiloların yaklaşık olarak %80’i verilmektedir.
Gastrik bypass ameliyatı sonrasında hastaların beslenme alışkanlıkları tamamen değişmektedir. Bu değişim sadece tüketilen miktar değil aynı zamanda tüketilen gıda da meydana geldiğinden ameliyat sonrasında bir süre bağırsak hareketliliğinde farklılıkların görülmesi muhtemeldir. Ameliyat sonrasında sıvı tüketmek kabızlığın giderilmesine yardımcı olmaktadır. Bununla beraber katı püre ve katı gıdaların tüketimine geçildiğinde meyve tüketimi kabızlığı önlemeye yardımcı olmaktadır.
Dumping sendromu aşırı miktarda basit karbonhidratlı gıda tüketimi sonrasında midenin içeriğini bir anda boşaltmaya çalışmasıdır. Hastaların dumping sendromu yaşamamaları için şeker içeren yiyeceklerden ve içeceklerden uzak durmaları gerekmektedir. Hastaların ameliyat sonrasında sadece dumping sendromunu önlemek amacıyla değil ameliyatın başarıya ulaşması ve sağlıklı kilo verilebilme açısından şekerli gıdalardan uzak durması beklenir.